Cinsel Sağlık · Sağlığımız Hakkında

CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR VE KORUNMA YOLLARI

VAJİNAL BİRLEŞME İÇERMEYEN CİNSEL İLİŞKİ MUTLAKA ‘GÜVENLİ SEKS’ DEĞİLDİR!

 

American College of Obstetrician and Gynecologist derneğinin yayınladığı raporda insan cinselliğinin doğal yönleri olarak kabul edilmesi gereken ‘vajinal birleşme olmadan gerçekleştirilen cinsel uygulamaların’ (ki bunların içinde karşılıklı masturbasyon, oral ve anal seks sayılabilir) cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından düşünüldüğü kadar güvenli olmadığına dikkat çekmekte.

Özellikle ergenlik çağda olan gençler bekaretin korunması veya istenmeyen gebelikten kaçınmak amacıyla daha sıklıkla vajinal birleşme içermeyen cinsel uygulamalara yönelmektedirler. Bu tür cinsel uygulamalarda gebe kalma riskinin olmaması ve bu şekilde gerçekleşen ilişkide hastalık bulaşmayacağına dair yanlış inanış bariyer korunma yöntemlerinin (prezervatif kullanımının) ihmal edilmesine yol açmaktadır. 2002 yılında gerçekleştirilen ABD kaynaklı bir araştırmada 15 – 17 yaş grubunda oral seks sırasında bariyer korunma yöntemlerinin (Prezervatif kullanımının) kullanılmasının sadece %15 düzeyinde kaldığı görülmüştür. Bu örneğin HIV (AIDS hastalığına neden olan virüs) bulaşmasında %80 oranında koruyuculuk sağlayabilecek bir yöntemin ihmal edilmesi anlamına gelmektedir.

Vajinal ilişkiden kaçınarak azaltılamayacak olan cinsel yolla bulaşan hastalık riskinin düşürülmesi ancak

§  evlilik öncesi cinsel ilişkiden kaçınma,

§  çok eşlilikten kaçınarak tek eşliliğe yönelme,

§  çok eşlilik varsa cinsel ilişkili eş sayısında kısıtlamaya gitme ve

§  her ilişkide, ilişki şekli ne olursa olsun, bariyer korunma yöntemlerinin (prezervatif) kullanılması ile sağlanabilecektir.

 

Bu makale vajinal ilişki olmaksızın da geçişi olabilecek cinsel yolla bulaşan hastalıklara, bulaşma yollarına, korunma şekillerine ve tanılarına ait kısa bir özettir. Burada yer alan bilgilere dayanarak kendinize tanı koymamalı ve tedavi başlamamalısınız. Tanınızı kesinleştirip sizi tedavi etme görevi bu işin profesyonellerine aittir.

v HIV (AIDS)

AIDS, HIV virüsünün bulaşması ile oluşan ciddi ilerleyici bağışıklık sistemi hasarının sonucunda enfeksiyonlar, tümörler ve başka hayatı tehdit edici durumlar ile kendisini gösteren hastalık tablosunun ismidir. Tedavi edilmezse HIV virüsünün bulaşması ile AIDS hastalığı tablosunun ortaya çıkışı arasında 8 ila 12 yıl geçer. AIDS tablosu geliştikten sonra tedavisiz bırakılmış hastalık genellikle 2 sene içinde ölüme neden olur. Günümüzde kullanılan antiretroviral ilaç tedavileri ile hastalık ilerlemesi oldukça geciktirilebilmekte ve ölüm oranları belirgin olarak düşürülebilmetedir. Ne yazık ki elimizdeki tedavi seçenekleri henüz tam iyileşmeyi sağlayamamaktadır. HIV virüsü insanlara korunmasız cinsel ilişki, kan ile temas ve anneden çocuğa direkt geçiş ile bulaşmaktadır. HIV bulaşması ile hastalık gelişmesi arasındaki uzun dönem bu kişilerin uzun süre hastalığı başka insanlara da bulaştırmalarına ve ciddi bir toplumsal sağlık problemine yol açmaktadır. Özellikle bulaşma yolları hakkında bilgisizlik ve kısmen vurdumduymazlık hastalığın yayılmasında en önemli etkenlerdir.

Tarama ve bilgilendirme HIV yayılmasını engellemede en önemli basamakları oluşturmaktadır. Uluslararası çalışma gruplarının önerileri doğrultusunda isteyen her hastaya ve bunun yanında herhangi bir başka cinsel yolla bulaşan hastalık nedeniyle tedavi gören her hastada tarama yapılmalıdır. Bunun yanında HIV bulaşma riski olan grupta ne sıklıkla olacağı belirtilmese de düzenli kontrol yapılması önerilmektedir. HIV bulaşma açısından riskli insanlar

v  1975 yılından sonra erkek ile cinsel ilişkiye girmiş olan erkekler

v  Çok eşliler, biseksüeller

v  Damardan uyuşturucu kullanırken enjektör paylaşanlar

v  Para veya uyuşturucu karşılığında seks yapanlar

v  1978 ile 1985 yılları arasında kan nakli yapılmış hastalar

olarak sıralanabilir.

HIV tanısı için gerekli testler geçmişte bulaşmadan ancak uzun bir süre sonra uygulanabiliyordu. Günümüzde testlerdeki gelişme ile erken dönemde, hastanın enfekte olmasını takiben neredeyse 6. günden itibaren, pro-viral DNA testi kullanılarak bulaşmanın olup olmadığı tespit edilebilmektedir. Yine de daha kesin sonuçlar yaklaşık 12. günden itibaren bakılan ve akut enfeksiyonda %100 duyarlılığa sahip olan HIV RNA testi ile alınabilmektedir. İnsan vücudunda virüse karşı üretilen antikorların 21. günden itibaren oluşması ve antikor oluşma hızının kişiye ve virüs yüküne bağlı olması nedeniyle erken dönemde antikor tespitine yönelik testlerin klinik önemi yoktur. Antikor bağımlı ELISA testinin sonuçları bulaşma olan hastaların hemen hepsinde 6 haftanın sonunda pozitifleşmektedir. Bu nedenle genel eğilim antikor bağımlı testlerin 3. ve 6. ayların sonunda yapılarak hastaya en kesin sonuçların sunulmasıdır.

HIV virüsü bulaşması, bulaştırıcının ne kadar virüs taşıdığına bağlı olmasının yanında tablo 1’de de görüldüğü gibi cinsel ilişkinin şekli ile de yakından ilişkilidir. Kadın rolü için anal seks, vajinal seksten 5, oral seksten ise 50 kat daha fazla bulaşma riski içerir. Erkek rolü için de benzer bir şekilde anal seks, vajinal seksten 1,3 kat, oral seksten ise 13 kat daha fazla bulaşma riski içerir. Genel olarak kadın rolünde bulaşma riski erkek rolünden 2 ila 10 kat daha fazladır.

HIV bulaşma riski bariyer korunma yöntemleri (prezervatif) ile %80 oranında azaltılabilir.

HIV bulaşmasından şüphelenilen bir cinsel ilişkide bulunulduysa ve cinsel eşin HIV açısından kontrol edilmesi sosyal veya fiziksel olarak mümkün değilse  48-72 saat içinde proflaktik tedavi başlanılması bulaşmadan koruyabilir.

Tablo 1: HIV virüsü içeren kan nakli ile bulaşma riski 100 kabul edildiğinde çeşitli cinsel ilişki şekilleri ile görece riskler

Maruz kalma yolu

En yüksek risk 100 kabul edildiğinde görece risk

HIV virüsü içeren kan nakli

84-100

Ortak şırında kullanarak damar içi uyuşturucu kullanımı

0,8

Anal sekste reseptif partner (Kadın rolü)

0,3-0,8

Anal sekste insertif partner (Erkek rolü)

0,04-0,1

Vajinal sekste reseptif partner (Kadın)

0,03-0,09

Vajinal sekste insertif partner (Erkek)

0,005-0,02

Oral sekste reseptif partner (Kadın rolü)

0,006-0,02

Oral sekste insertif partner (Erkek rolü)

0,003-0,008

 

v HSV (Genital Uçuk Hastalığı)

HSV (Herpes Simplex Virüsü) en yaygın cinsel yolla bulaşan hastalıklardan biridir. Hastaların büyük bölümünde belirti vermeden bulunabilmesi yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Genellikle bulaşmadan ortalama 4 gün sonra ortaya halk arasında ‘uçuk’ olarak bilinen ve bu hastalık için tipik olan ağrılı, ufak, su veya cerahat dolu kesecikler ortaya çıkar. Bir süre sonra kendiliğinden iyileşen yaralar özellikle ilk sene içinde daha yoğun ve takip eden yıllarda azalan sıklıkta nüks etme eğilimindedir.

HSV virüsü vajinal ilişkinin yanında oral ve anal ilişkilerle de bulaşmaktadır. Genital bölgenin ‘uçuğuna’ neden olan virüs farklı olsa da (HSV tip 2), ağız bölgesinin uçuğu da (HSV tip 1) genital bölgeye bulaşabilir (özellikle oral seks ile) ve benzer hastalık tablosuna neden olabilir.

HSV hastalığının mutlaka iyileşme sağlayan bir tedavisi yoktur ve tedavinin temel amacı nüks sıklığının azaltılmasıdır. Bu nedenle belirgin bir korunma yöntemi tarif etmek mümkün değildir.  Genel olarak yayılmayı engelleyecek korunma yöntemleri 5 ana başlık altında toplanabilir:

1.       YENİ BİR CİNSEL EŞE AÇIKLIKLA HSV VİRÜSÜ TAŞIDIĞININ BELİRTİLMESİ:  İlk başta oldukça zor görünse de HSV virüsü taşıyan kişilerin bir sonraki eşleri ile beraber olmadan önce onlara virüs taşıyıcısı oldukların belirtmeleri bu kişilerin seçme özgürlüklerini korumaları ve eğer beraberlik yine de isteniyorsa bulaşmayı azaltacak cinsel birleşme yöntemlerinin seçilmesini sağlayacaktır.

2.       BULAŞTIRICI AKTİF YARALARIN OLDUĞU DÖNEMDE CİNSEL İLİŞKİDEN KAÇINMAK: Eğitimli hastalar bir nüksün belirtisi olabilecek kaşıntı, yanma gibi belirtiler halinde , cinsel ilişkiden (vajinal olan veya olmayan) kaçınarak cinsel eşine HSV bulaşmasını engelleyebilecektir.

3.        DOĞRU VE DÜZENLİ BARİYER KORUNMA YÖNTEMLERİNİN (PREZERVATİF) KULLANILMASI: Erkekte prezervatif kullanımı özellikle ilk 6-12 aylık dönemde belirgin koruyuculuk sağlar.

4.       BENZER HSV STATÜSÜNE SAHİP EŞ SEÇİLMESİ

5.       KRONİK SUPRESSİF TEDAVİ: Düzenli ve sürekli antiviral ilaç tedavisi kullanılması HSV bulaşıcılığını %70 oranında azaltır.

Tanıda en sık olarak virüs tipine özel serolojik antikor testleri kullanılır. Bu testler hızlı ve ucuz olmalarının yanında yüksek güvenilirliğe sahiptirler. Yine de tanıda altın standart virüs kültürüdür. Son dönemde tanıda PCR yöntemi kullanımı yaygınlaşmaktadır ve bu yeni teknoloji viral kültürden 1,5 ila 4 kat daha duyarlı olması ile yeni altın standart olma yolunda ilerlemektedir.

Tedavide HSV virüsünü vücuttan tamamen temizlemek mümkün olmadığından amaç nükslerin ve bulaştırıcılığın en aza indirgenmesidir.

v HPV (Genital Siğil Hastalığı)

HPV virüsü genital siğillere yol açar. Cilt teması ile bulaşan bu virüsün 100’den fazla alt grubu vardır ve bunların en az 30 kadarı genital bölgeyi enfekte etmektedir. En sık görülen tipleri 6 ve 11 olmasına rağmen bunlar sağlık açısından ciddi bir risk oluşturmazlar. Bunun yanında 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, ve 51 tipleri ile enfeksiyonun kadınlarda mesane boynu kanserine ve erkeklerde de skuamöz intraepiteliyal neoplazilare yol açabileceği gösterilmiştir. Tanı özel bir durum olmadıkça klinik muayene ile konulur. Özellkle idrar deliğinin çok yakınında lezyon varlığı idrar kanalında da bir lezyon olabileceği ihtimalini doğurur ve bu vakalarda sistoskopi denilen özel bir yöntem ile ameliyathane şartlarında idrar kanalının içini  kontrolü gerekir. Eşlerinde HPV enfeksiyonu saptanmış ama görünür lezyonu olmayan hastalarda %3’lük asetik asit ile subklinik enfeksiyon kontrolü gerekir.

Genelde genital temas ile bulaşan HPV oral ilişkilerde ağız çevresine de bulaşabilmektedir.

HPV enfeksiyonunda prezervatif kullanımının koruyuculuğu sınırlıdır çünkü prezervatif dışında kalan çıplak ciltten de kolayca bulaşma olabilmektedir.

Tedavisi ciltte tespit edilen siğillerin temizlenmesidir. En sık kullanılan yöntem tekrarlayıcı elektro veya lazer cerrahidir.

Son dönemde HPV enfeksiyonlarına karşı koruyucu aşılanma gündeme gelmiştir. HPV virüsünün en sık karşılaşılan 4 tipi olan Tip 6, 11, 16, 18’e karşı geliştirilen bu aşı ile bulaşmanın olmadığı genç kadınların (9-26 yaş) korunması amaçlanmaktadır. Henüz denenme yıllarında olan bu aşının ilk 7 yıllık karnesi oldukça iyidir. Aşı basit lokal yan etkiler dışında ciddi yan etki göstermeksizin koruma sağlamaktadır.

v Sifilis (Frengi)

Sifilis yada halk arasındaki adı ile frengi, Treponema Pallidum isimli bir spiroketin yol açtığı enfeksiyondur. Bulaşma temelde oral veya anal cinsel ilişki ile olmasına rağmen oral seks ile de bulaşma bildirilmiştir. Bulaşma sonrası hastalığın belirtilerinin çıkması için gerekli süre 10 ile 90 gün arasındadır. Ağrısız sifilis (frengi) ülseri tipik olarak tektir ve bulaşmayı takiben ortalama 3 hafta sonra ortaya çıkar ve 4 ila 6 hafta arasında kalır. Hem ağrısız olması hem de kendiliğinden iyileşmesi nedeniyle sifilisin (frenginin) ilk evresi genellikle fark edilmeyebilir ve bu durum hastalığın bulaşıcılığını arttırmaktadır.

Sifilisin (Frenginin) ikinci evresi ilk evreden yaklaşık olarak 4 ila 10 hafta sonra ortaya çıkar ve semptomlar bu sefer 24 aya kadar uzayabilir. Bu evrenin karakteristik bulgusu gövde ve kollarda olan kızarık lekelerdir. Bu dönemde karciğer ve böbrek tutulumu da görülebilmektedir.

Tedavisiz kalması halinde sifilis (Frengi) üçüncü evresine ilerler ve bu evrede kalp, damar, iskelet, merkezi sinir sistemi ve cilt tutulumu görülebilir.

Tanı yaralardan alınan örneğin karanlık alan mikroskobunda incelenmesi veya antikor tespitine yönelik serolojik kan testleri ile konulmaktadır. Tarama testi için Treponemal olmayan serolojik testlerden RPR (Rapid Plasma Reagin) veya VDRL (Veneral Disease Research Laboratory) kullanılmaktadır. Hastalık bulaştıktan sonraki ilk 5-7 günde henüz vücutta antikor ulaşmadığından bu testler bu ilk günlerde kullanılamaz. Yine bu testlerin duyarlılıkları (hastalığı yakalama oranları) vücutta olan antikor miktarına bağlı olduğundan, duyarlılıkları hastalığın evresine göre değişmektedir. İlk evrede bu testlerin duyarlılıkları yaklaşık %80-85 iken ikinci evrede %100 ve üçüncü evrede ise %95’in üzerindedir. Bu testler %1-2 oranında yanılma payına (hasta sonucu vermesine rağmen hastalığın olmaması) sahip olduklarından, hastalık olduğuna dair sonuçların mutlaka TP-PA (T.Pallidum particle agglutination) veya FTA-ABS (fluorescent treponemal antibody absorbed) gibi treponemal serolojik testler ile doğrulanması gerekir.

Klinik kullanımı daha standart hale getirilememiş olsa da treponemal antikorlara yönelik ELISA kullanımı yaygınlık kazanmaktadır.

Uzun süren sessiz ve bulaştırıcı dönemi nedeniyle ‘çapkınlar’, homoseksüeller veya para veya uyuşturucu karşılığı seks yapanlar gibi riskli cinsel ilişkide bulunan kişilerin düzenli olarak tarama testinden geçmeleri önerilmektedir.

v Bel Soğukluğu

Klasik bel soğukluğunun (gonore) etkeni Neisseria Gonorrhoeae isimli bakteridir. Belirtileri, bulaşmadan yaklaşık 3 ila 14 gün sonra ortaya çıkar (kuluçka süresi). Erkeklerde genital alanın tamamını tutabilir ve kendini klasik akıntı ve idrar sıkıntıları ile belli eder. Kadınlarda ise çoğunlukla belirti vermemesi nedeniyle saklı kalır ve bulaşıcılığa yol açar.

N. gonorrhoeae yüksek bulaşıcılığa sahiptir. Korunmasız bir cinsel ilişki ile erkekten kadına %40, kadından erkeğe ise %10 ihtimalle bulaşır.

Tanısı, alınan örneğin gram boyama sonrası mikroskop altında incelenmesi ile konulur. N. Gonorrhea’nın kültürünün yapılması yüksek özgüllük ve aynı zamanda antibiyotik duyarlılık testlerinin yapılmasını sağlar. Son dönemde NAAT olarak adlandırılan spesifik DNA veya RNA sekanslarının amplifikasyonuna dayanan yöntem popülarize olmuştur fakat hastalığa özgüllüğü mükemmel olmadığından hastalık olmadığı halde hastalık olduğuna dair yanlış sonuç verebilir. Bunun yanında antibiyotik duyarlılığının da yapılamıyor olması NAAT testinin yakın gelecekte kültürün yerini alamayacağını düşündürmektedir. Yine de idrarda bakılacak kadar basit kullanımlı olması NAAT testinin çok uygun bir standart tarama testi olmasını sağlamaktadır.

Prezervatif kullanımı bel soğukluğuna (Gonoreye) mükemmele yakın korunma sağlar. Unutulmamalıdır ki N. Gonorrhoeae genital organlar dışında rektum ve ağızı da tutmaktadır. Oral genital temas (oral seks) ile bulaşabildiği gösterilmiştir.

N. gonorrhoeae nin neden olduğu klasik bel soğuklukluğunun yanında birçok başka etken de gonorrhea (bel soğukluğu) benzeri bir tablo yaratabilir. Bu etkenler arasında en sık rastlananları Chlamydia Trachomatis, Trichomonas Vaginalis, Mycoplasma Genitalium ve Ureaplasma Urealyticum isimli bakterilerdir.

Bu klasik olmayan bel soğukluğu (Non-gonokoksik üretrit) etkenlerinden C. Trachomatis dünyada en sık görülen bakteriyel cinsel yolla bulaian hastalık etkenidir. Hastalığın bulaşmasından belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen süre 3 ila 14 gün arasında değişmektedir. Çok yaygın olmasının nedenlerinden biri bulaşma olan kişilerin büyük bir bölümünde hastalığın belirti vermemesidir. Hastalık erkeklerin %50’sinde kadınların ise %75’inde belirti vememektedir. Belirti vermemesi hastalığın tamamen zararsız ve uykuda olduğu anlamına gelmez. Tedavisiz kalmış C. Trachomatis uzun dönemde kadın hastaların %40’ında çok sıkıntılı ve ağrılı bir tablo olan pelvik enflamatuar hastalığa yol açabilmektedir. Bu enflamasyon yumurta kanallarında darlığa ve üreme sorunlarına yol açabilmektedir. Bu nedenle kadınların seksüel aktif oldukları zamandan 25 yaşının sonuna kadar yıllık kontrollerden geçmeleri ve her cinsel eş değişikliğinde ek bir kontrolden daha geçmeleri önerilmektedir.

Gonorrhea’ya benzer şekilde chlamydia taraması da nükleik asit amplifikasyonuna dayanan NAAT testi ile yapılabilir fakat NAAT testi ile antibiotik duyarlılığı yapılamadığından enfekte hastalarda üretral örnekten kültür yapılması önerilir.

C. Trachomatis genital organların yanında boğaz ve dışkı kanalını (rektum) da tutabildiğinden vajinal olmayan cinsel ilişkilerle de bulaşabilmektedir.

C. Trachomatis tedavisini takiben 3 y sonra test yapılarak enfeksiyonun geçtiği konfirme edilmelidir.

Bunun dışında olan Ureaplasma urealyticum, Mycoplasma hominis ve Mycoplasma genitalium klasik olmayan (non-gonokoksik) üretritlerin yaklaşık %40’ından sorumludur. Bu etkenlerin kommensal olarak hem erkek hem de kadın gentallerinde varlıklarının gösterilmesi nedeniyle sadece semptomatik hastalarda bu etkenlerin aranması ve tedavi edilmesi önerilmektedir.

Bu etkenlerin tespiti ancak bunlara yönelik özel kültür ortamları ile sağlanmaktadır. Bu etkenlerin tedavileri 10-14 gün sürmektedir ve bu dönemde cinsel ilişkiden kaçınılması veya bariyer korunma yöntemlerinden (prezervatif) yararlanılması gerekmektedir.  Bu tür kültürü olduça zor olan miroorganizmalarda cinsel eşlerin kültür yapılmaksızın tedavisi önerilebilir.

v TRICHOMONIASIS

En son sırada ise vajinal seks dışında bulaşması ispat edilmemiş fakat ileri derecede yaygınlığı nedeniyle önemli olan Trichomonas vaginalis kaynaklı olan trikomoniasis’i ele alacağız. Trikomoniasis’te enfeksiyonun bulaşması ile ilk belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen süre (kuluçka süresi)  4 ila 28 gündür. İnsan bilinen tek kaynaktır ve hastalık dünyada her yıl 174 milyon yeni enfeksiyona neden olmaktadır. Bulaşan kadınların %50’si belirti vermediğinden bulaştırıcılığın önüne geçilmesi oldukça zordur. Korunmada yine bariyer korunma yöntemleri (prezervatif) tek ve en önemli araçtır. Tedavi sırasında en önemli unsurlardan biri eşte belirti olmasa da eşinde mutlaka tedavi edilmesi zorunluluğudur.

 

ÖZETLERSEK!

Ø  Vajinal yolu kullanmıyor olmanız sizi AIDS (HIV), Frengi (Sifilis), Bel soğukluğu (Gonore), HPV (Genital siğil) ve HSV (Genital uçuk) gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korumaz! Mutlaka oral ve anal seks sırasında da prezervatif kullanın!

Ø  Çok eşlilikten mümkün oldukça uzaklaşmak, çok eşlilik varsa eş sayısını azaltma, düzenli prezervatif kullanımı sizin cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskinizi azaltacaktır.

Ø  Risk içeren cinsel davranışlarınız varsa, düzenli olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından taranmanız bulaştırıcı olmanızın önüne geçerek hastalıkların yayılmasını engelleyecektir.